dicționar arabă - turcă

العربية - Türkçe

أبدا în turcă:

1. asla


O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
Biyolojiyi asla sevmedim.
Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.
Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
Biz asla düşündüğümüz kadar çok mutlu, nede mutsuz değiliz.
Dün gece onu istasyonda karşılayacağına söz verdi fakat o asla gelmedi.
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
Dikkatsiz olduğu için, o, bir sınavı asla geçemedi.
Asla umudunuzu kaybetmeyin.
John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.

2. hiç


Hiç kimse gelmedi.
Eskiden arabam vardı ama motosikletim hiç yoktu.
Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
Ben, dün hiç zaman kaybetmeden teyzemi hastanede ziyaret ettim.
Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmeden önce hiç İngilizce eğitimi almamıştı.
Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.
Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
Tokyo Kulesi'ni hiç gördün mü?
Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlk öğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
O, hiç tereddüt etmeden kendi arabasını sattı.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? "Hayır, hiç. "