dicționar Engleză americană - turcă

American English - Türkçe

her în turcă:

1. ona


Ona yazdım.
Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Linda'nın kocası ona karşı ikili oynuyordu.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı.
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona "Sen ebesin!" diye seslenirdi.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
Hiçbir gözün ona acımadığı ve hiçbir sıcak elin onun ağrıyan bacaklarını yatıştırmadığı cezaevinin gizli bölümündeki hayranlık uyandıran genç bir kadına yapılan insanlık dışı zulümlerle ilgili ilginç bir kayıt hâlâ korunuyor.
Öğretmen onun itibarsız araştırmasıyla ilgili raporuna dayandırarak ona başarısız notu verdi.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Yardım edemem ama onu gördüğüm zaman ona yakınlık gösterebilirim.